Pazar, Mart 02, 2003

1 MART 2003

BANGKOK



Kokularin sehri Bangkok'dayiz yine. Burma'nin basit, teknolojiden uzak, sessiz hayatindan sonra Bangkok'a ayak basmak insani sarsiyor. Kimlik, yer ve zaman kavrami ucup gidiyor. Kalabalik caddenin kosesinde bir kaldirima oturup uzun bir sure olani biteni izliyoruz. Insanlar kosusturuyor, son model arabalar agir isleyen trafikte isil isil parliyor, kor bir adam yanik bir sarki mirildaniyor belki birileri onunde duran McDonald's bardagina bir kac bozukluk atar diye, mini etekli kadinlar geciyor, parfum kokuyor bir an etraf sonra ansizin esen bir ruzgarla yemek kokulari lagim kokusuna karisiyor. Bangkok yasiyor...


Savas canlari calarken Tayland insani da bos durmuyor. Savas karsitlari burada da gosteriler yapiyorlar. Guneydeki bazi sehirlerde insanlarin Amerikan mallarini boykot ettigi haberleri geliyor. Kiminle konussak herkes savasa karsi. Herkes Turkiye'nin dustugu duruma aciyor. Dort aydir ulkeyi savunmaktan biktigimiz icin artik susuyoruz. Sustukca sinirler daha da geriliyor. Alman islamcilari soruyor, Hollandali Kibris diyor, Belcikali insan haklari diyor...herkes bir sey soyluyor. Belcikali vatandasa Fehriye Erdal diyorum suratima bos bos bakiyor.

Bir grup savas karsiti iki gun once Fransiz Buyukelciligi'nin onunde gosteri yapiyor; alkislar, sloganlar ve acilan pankart
'WE SUPPORT YOUR PEACE MOVE'.... 'MERCI FRANCE...'. Saf Tayland halki alkis tutarken, Bay Chirac Paris'teki sarayinda zevkten dort kose kis kis guluyordur eminim. Fransa ve Almanya savas karsitiyiz kartini iyi kullaniyor, dunyayi uyutmaya calisiyor. Ne yazik ki, insanoglu herseyi cabuk unutuyor. Iste diplomasi denen oyunun cilvesi bu.

Once saglik...

Hasretle...

Alim & Rachel ERGINOGLU


03.02.2002 - 24.02.2002

MYANMAR (BURMA)


Benim cocuklugumdan hatirladigim ismiyle Birmanya, eski ismiyle Burma, ya da yeni ismiyle Myanmar kuzeydoguda Banglades ve Hindistan, kuzeyde Cin, batida Laos ve Tayland topraklariyla cevrili 47 milyonluk bir ulke.

Gitmeli miyiz gitmemeli miyiz terddutunu yasadiktan sonra, sonunda gitmeye karar verdik. Cift motorlu Fransiz yapisi ATR, homurdanarak tekerleklerini yerden kesti ve zamana yolculuk boylece baslamis oldu.

Burma'da 3 para birimi kullaniliyor: USD, FEC ve Kyat. Yangon Havaalani'na inince karsiniza FEC (Foreign Exchange Currency) masasi cikiyor. Buradan kurtulmak mumkun degil. Degistirilmesi istenen 200 USD (adam basi) reddederek, toplam 90 USD bozdurmak suretiyle Yangon'a adim attik.

Yangon zamanin durdugu, herseyin unutuldugu kendine has bir sehir. Ilk bakista insan bir Guneydogu Asya sehrine degil de, Hindistan'a ya da Banglades'e geldigi hissine kapiliyor. Sehirde cok buyuk bir hint-musluman nufusu var. Bu nufus sehrin her bolgesine penetre ederek hem Burma irkini melezlestirmis, hem de bazi gelenek ve goreneklerini gunluk yasama sokmus. Mesela Burma'da butun erkekler Hindistan'in belli bolgelerinde giyilen 'longyi' adinda uzun bir kumas parcasini etek gibi giyiyorlar. Yine erkekler, Hintlilerin yapraga sararak cignedikleri kirmizi renkte ve feci kokan bir tutun ve yerfistigi karisimini cigniyorlar ve tad gidince kirmizi renkteki bu islak harmani tukurerek caddeleri sokaklari kirmizi bir tukuruk sanatiyla isliyorlar. Yangon'un bir diger ozelligi de 40-50 sene once uretilmis ne kadar Japon otomobili varsa hepsi aktif vaziyette burada faaliyet gosteriyor.

Yangon'da bir kac gun kaldiktan sonra ulkenin eski baskenti ve ikinci buyuk sehri Mandalay'a gittik. Kuzeydeki Mandalay'a ulasmak icin cok zorlu ve neredeyse 24 saat suren bir yolculuk yapmak gerekiyor. Otobuslerin icler acisi durumunu ve yollarin bakimsizligini sebebiyle yolculuk esnasinda yaninizdan gecen okuz arabasina gipta ile bakiyorsunuz.

Mandalay bakimsiz ve sevimsiz bir sehir. Yangon'daki koloni mimarisi binalari burada cok fazla gormek mumkun degil. Genel olarak az sayidaki gezgin Mandalay'i atlama tasi olarak goruyor ve 1-2 geceden fazla burada kalmiyor. Biz de Mandalay'da fazla kalmayarak daha kuzeye Cin sinirina bulunan Shan Bolgesi'ne yoneldik. Mandalay'dan bindigimiz dolmus taksi 3 saatte kuzeydogudaki Pyin U Lwin kasabasina getirdi bizi. Pyin U Lwin'in biz Turkler icin ayri bir onemi var. Birinci Cihan Harbi'nde Ingilizlere esir dusen bir grup Turk askeri (Filistin Cephesi'nde esir dustukleri soyleniyor)bu kasabaya getirilir. Bu askerler kasabanin en guzel yerinde enfes guzellikteki bir botanik bahcenin yapiminda kullanilirlar. Pyin U Lwin'de konustugum yasli insanlar bana bir cok farkli hikaye anlattilar bu askerlerin akibeti konusunda. Daha guneydeki Aungban sehrinde bu askerlere ait mezarlar var, ama arastirmalarima ragmen Pyin U Lwin'de herhangi bir mezarin izine rastlayamadim. Yaslilardan ikisi, cocukken botanik bahcenin icindeki golun bati kiyisinda Turk askerlerine ait mezarlari gorduklerini soylediler ama, iddialarina gore mezarlar cevre duzenlemesi esnasinda yokolup gitmis.

Pyin U Lwin'de bir kac gun kaldiktan sonra daha kuzeydeki Hsipaw kasabasina cok guzel bir tren yolculugu yaptik. Bu yolculugun en enteresan bolumu, dunyanin en eski ve uzun celik viyadugu oldugu iddia edilen Goteik Viyadugu gecisiydi. Tren gecmeden once askerler ellerinde megafonla viyadugun resminin cekilmesinin yasak oldugunu belirten bir anons yaptilar. Ben bu anons sonrasi gizli bir fotograf cektim tabii, orasi ayri. Goteik Viadugu 1900 yilinda Pennsylvania Steel Co tarafindan yapilmis ve Ingiliz Rajasindaki ilk ve tek Amerikan girisimi. Viadugun uzerinden tren 5 km hizla ilerlerken, altimizdaki kanyonun ve akan nehrin guzelligine dalip gittik.

Hsipaw'dan sonra Burma'nin Angkor'u Bagan sehrine gittik. Ucsuz bucaksiz bir ova ve uzerinde 2000 kusur kiremit rengi tapinak... Bu manzarayi sizlerin de gormesini isterdik.

Bagan'dan 17 saatlik bir yolculukla Inle Lake'e geldik. Inle golu kendine has kanallari ile Burma tarzi bir Venedik olusturmus. Insanlarin yasami golle o kadar butunlesmis ki, tarim bile golun uzerine toprak yigilarak yapilmis kucuk adaciklarin uzerinde gerceklesiyor.

Inle'den Yangon'a donus 18 saat surdu. Bu yolculuk bizi epey yordu. Yangon'a gelince iki gun boyunca uyuduk.

Burma Guneydogu Asya gezimizdeki en zorlu parkurdu, ama edindigimiz tecrube, tanistigimiz iyi insanlar ve ulkenin etkileyici guzelligi tum olumsuzluklari sildi atti.

Mektubumuzu Pyin U Lwin'de tanistigimiz 86 yasindaki Bay Brua'in ilke nedindigi su guzel sozle bitirmek istiyorum; '...giving is gaining...'

Hasretle...