Cuma, Eylül 12, 2008

Datça'da Zaman





"Alim Bey sizi merak ve heyecan ile bekliyoruz" diyor telefonun ucundaki bilge ses. Esas heyecan ve merak bende... Telefonu kapatmadan ekliyor, "Şenkayalar'ın karşısındaki büyük kavuçuk ağacının altındaki ev bizimki...". Alışmışım oysa ki ben, bilmem ne sokak, bilmem ne apartmanı, falanca daire... İşte Datça'da olmak bu.


Kolumun altında üç kitap; biri benim Bir Türk Bir İngiliz ve Üç Kuruşluk Dünya; diğeri kuzenim Canan Küçükeren'in harika eseri Karya ve üçünsüsü de beni büyük bir tutku ile yazarı ile tanışmaya iten, yani Şenkayalar'ın karşısındaki büyük kavuçuk ağacının balkonunda beni bekleyen üstat Nihat Akkaraca'nın "Datça'da Zaman"ı... Kavuçuk ağacını elimle koymuş gibi buluyorum. Nihat abi ve eşi büyük bir sıcaklıkla karşılıyor beni.

İtiraf etmeliyim ki, Datça'da Zaman kitabını bu kadar geç duyduğum için biraz mahcubum. Kitabı elime aldığım gün sanki kutsal bir kitaba dokunuyormuşcasına bir süre parmaklarımı kitabın sayfalarında gezdirdim. Kapaktaki İskele Mahallesi'nin eski siyah beyaz fotoğrafına uzun uzun baktım. Ve başladım okumaya... Emine Teyze ve Bilgisayar'da kahkahalarla gülerken, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Datça'dan kalkıp Antalya Aksu Köy Enstitüsünde okumak arzusuyla yollara düşen çocukların öyküsü Umuda Yürüyenler'i gurur ve gözlerim buğulanarak bitirdim.

Nihat Akkaraca için bir halk bilimci demek yanlış olmaz. Akkaraca'nın öykülerine ve izlenimlerine sadece edebiyat gözlüğü ile bakmamak, aynı zamanda, kültür, tarih, doğa perspektifinden de değerlendirmek gerekir. Satır aralarında verdiği ilginç flora ve fauna bilgilerinin yanı sıra, unutulmaya yüz tutmuş gelenekleri, dil özelliklerini de öykülerinde bir arşivci zekasıyla kayda geçirmiş Akkaraca. Öykülerin içindeki mübadele yıllarına ilişkin ipuçları da okuyucunun iştağını kabartacak cinsten. Hani diyorum ki Nihat abi şu üzerine roman yazılır dediği, bu yörede iç içe geçmiş, Türk-Rum hikayelerini de yazsa... Yazı ve Çeşme köyün günümüz kadar gelen taş evlerinin gizemini, hikayesini; göçüp de bir daha bu yarımadaya dönememiş insanların torunlarını anlatsa...


Nihat Akkaraca'ya bu güzel eser için sadece teşekkür etmek yetmez. Şimdiden hazır diğer kitap projelerini hayata geçirmesini sağlayacak maddi ve manevi desteği sağlamak da şart. İlk etapta bu kitabı edinmemiş olanların hemen bir kopyasını alması ve de kitlelere tavsiye etmesi bile önemli bir adımdır diye düşünüyorum. Sadece Datça'da değil Anadolu'nun bir çok yerindeki Nihat Akkaracaların bölgesel yönetimler tarafından desteklenmesi, yerel halk tarihi ve kültürünün yaşatılabilmesi açısından bir şart.



Okuyucuların işini kolaylaştırayım. "Datça'da Zaman"ı edinmenin en hızlı yollarından biri internet. Tabii kitapçı gezmenin ve görerek satın almanın keyfi ayrı... İşte size kitabı kolaylıkla satınalabileceğiniz bir link.



http://www.ideefixe.com/Kitap/tanim.asp?sid=TGIZSL28MZ4ZSE6U5JON



Nihat Akkaraca'nın keyif ile takip edeceğinize inandığım blogu ise:


http://nihatakkaraca.blogspot.com/







Nihat Akkaraca'nın, kavuçuk ağacı gölgesindeki balkonunda - Ağustos 2008/Datça