Salı, Ocak 28, 2003

CHIANG MAI - KUZEY TAYLAND
24.01.2003 -



"Laos, Vietnam ve Kambocya parkurunu bitirip tekrar Tayland'a donduk. Bu parkur yaklasik iki ay surdu ve yolculuk esnasinda 'butce' mantigindan uzaklasmayarak en ekonomik ulasim araclarini kullandik. Tren ve otobusler de hep en alt siniftan biletlerimizi aldik ve sehirlerde hep yore insaninin kullandigi toplu tasimacilik araclarina bindik. Konakladigimiz yerler de 3 - 10 USD arsinda degisen basit hostel/misafirhanelerdi. Beslenmek icin de, tamamiyle yorenin insaninin gittigi kucuk yemek standlarini veya lokantalari tercih ettik. Guney Dogu Asya'da bizde oldugu gibi bir suru acik meyve sebze pazari var. Meyve ihtiyacimizi oldukca ucuza hep buralardan karsiladik. Turkiye'de adini sanini duymadigimiz envayi cesit meyveyi ve sebzeyi buralardan cok cok ucuza alip deneme firsati bulduk. Boylece vitamin ihtiyacimizi da sorunsuz karsilamis olduk. Parkur boyunca (cok sukur) hic mide ya da bagirsak rahatsizligi cekmedik. Bunu, deniz urunleri disinda, etten uzak durmaya borcluyuz.

Muze, tarihi yerler ve milli parklara girme konusunda parayi dusunmedik. Insanin yolunun buralara bir daha dusmeyebilecegini gozonunde bulundurarak, butun onemli ve enteresan yerleri ziyaret ettik. Ozellikle, Kambocya'daki Angor Wat'i, Laos'daki Luang Prabang koylerini ve Vietnam Mekong Deltasi'ndaki uc gunluk ekspedisyonu omrumuz boyunca hatirlayacagiz.

Gezi boyunca yore insanlari ile iletsim kurmaya, onlarin yasam tarzlarini, hayata bakis acilarini, geleneklerini gozlemeye, ogrenmeye calistik. Ayrica, gittigimiz yerleride insanlarla kendi dillerinde az da olsa iletisim kurmaya gayret ettik. Kendi dillerinde onlari selamladiginizda, hal hatir sordugunuzda insanlarin gozlerindeki isiltiyi gormenizi isterdik. Burada ayrica kizmamayi, sakin olmayi, stresin fayda degil zarar getirdigini gorduk. Guler yuzun dunyadaki en buyuk erdemlerden biri oldugunu ozumsedik. Bizim gibi modern toplumun esiri olmus insanlarin basit ve kucuk seyleri gozden kacirdigini, gundelik yasamin bizleri kor ettigini, metalarin esiri ettigini farkettik. Dusunduk, dusunduk, dusunduk...oturduk bin defa dusunduk."


Kambocya'nin guneyindeki Sihanoukville'den Tayland'a gecisimiz cok macerali oldu. Sihanoukville'den Tayland sinirina gitmenin iki yolu var, ya otobusle yaklasik 8 - 9 saatlik bir yol katedeceksin, ya da deniz otobusu vari bir tekneye binip 4 saatlik bir yolculukla Koan Kong'a varacaksin. Sinirin saat 17.00'de kapandigini ogrenince, seri bir bicimde sinira gitmeyi tercih ettik. Tekne dalgalari yara yara buyuk bir performansla 3 saat 45 dakikada Koan Kong'a ulasti. Tekneden inince bir anda cevremizi bizi sinira goturmeye calisan kamyonetciler ordusu sardi. Bu hengamede tekneden karaya ayak basmak cok zor oldu. Karaya ayak bastiktan sonra uzerimize saldiran ve zorla cantamizi kendi kamyonetine koymaya calisan adamlardan bir iki dirsek hamlesiyle kurtulmayi basarsak da, ani bir hareketle cantama arkadan sarilan bir ve hizlica beni savuran bir kamyonetci vatandas yuzundan az daha omuzun cikiyordu. Ben aciyla kivranirken ayni adam ayni hareketi Rachel'a da yapmak uzere hamle yapinca 'tamam, sen kazandin, senin kamyonetinle sinira gidiyoruz' diyerek pes ettim. Eski bir Mitsubishi kamyonetin arkasinda, 10 kisi, tozlu toprakli bir yoldan, cukurlara gire cika sinira vardik. Kendimi bir an kacak bir sekilde baska bir ulkeye girmeye calisan Afgan multeciler gibi hissettim. Yucudumuzu bastan asagiya kaplayan kirmizi toz toprak kitlesi ve buyuk cuvallariyla siniri gecmeye calisan Kambocyalilarin goruntusu bu hissiyatimizi daha da arttirdi. Saat 16.30'da pasaportlarimizi Kambocya gumruk gorevlisine vermeyi basardik. Rachel'in Ingiliz pasaportu iki dakikada eline ulasirken, benim caki gibi Turkiye Cumhuriyeti pasaportum tum gumruk memurlarinca defalarca incelenip bir turlu odadan cikmak bilmedi. "Tamam, kesin biri cantama uyusturucu koydu, simdi cantami arayip bir sey bulacaklar ve omrumun geri kalanini Kambocya hapisanelerinde gecirecegim" diye dusunurken, bir gumruk gorevlisi elinde pasaportumla cika geldi, uzun uzun sac sakal biririne karismis halime bakti, sonra pasaporttaki temiz yuzlu resmime bakti, bana bakti, tekrar resime bakti " Turkiiiiiiiiii' dedi, "Turkiiiii" dedim, burada ne yapiyor bu adam der gibi yuzume bakip pasaportu uzatti... haleluah haleluyahhhhhh...

Tayland gumrugunu bes dakikada gecip gecelegecegimiz Trat sehrine dogru yola koyulduk. Trat sehri Tayland'in en buyuk ikinci adalar zinciri olan Ko Chang'a gecerken insanlarin geceledigi hallice bir sehir. 150 Baht'a (3.5 USD) , cok temiz bir guesthouse'da yer bulduk. Ertesi gun, Ko Cahng'a gecmeden once ATM'den nakit isimizi hallettik ve buyuk bir supermarketten yolluk yiyecek icecek aldik. Laos, Vietnam ve Kambocya'dan sonra burada ciddi bir kultur soku yasadik. Tayland'a geri gelmek ve modern hayatin gerecleri ile tekrar karsilasmak garip geldi dogrusu.

Ko Chang, benzetme yapmak gerekirse, calisma hayatimizda kimimizin screen saver'inda bulunan tropik ada resimlerinden bir yer. Bembeyaz kumlu sahiller, turkuaz bir deniz, sahil boyunca goz alabildigince giden enfes palmiye agaclari, Iskandinav huriler insana "sen oldun arkadas, su an cennettesin" diyor. Ko Chang, Tayland standartlarinda averaj guzellikteki adalardan kabul ediliyor. Eger durum boyleyse ben daha guneydeki Ko Samui takim adalarinin nasil oldugunu dusunemiyorum!?

Ko Chang'da Kai Bae sahilinde, icinde yer yatagi olan son derece basit ama bir o kadar da sempatik ahsap bir bungalow kiraladik ve neredeyse bir hafta kadar burada kaldik. Ko Chang'da geceleri dalgalarin sesini dinleye dinleye uykuya daldik. Sabahlari cilginca oten tropik kuslarin civiltilariyla uyandik.

Ko Chang'dan sonra Tayland Korfezi'nin biraz daha ic bolumunde kalan Ko Samet Adasi'na gitmeye karar verdik. Ko Samet, ne yazik ki, Ko Chang'dan sonra bizi pek enterese etmedi. Bangkok'a yakin olusu sebebiyle butun ahalinin buraya akin etmesi ve parti havasina girmis turist ordusunun adayi mesken tutmasi ortaligi darma duman etmis burada. Kalabalik sebebiyle neredeyse uc saat boyunca kalacak yer aradik ve her yerin dolu olmasi sebebiyle bu aramalar sonucsuz kaldi. Yorgunluktan olmus bitmis durumdayken ve 300 Baht verip cadirda kalmaya razi olacakken, son bir gayretle diger koya gitme kararimiz sonuc verdi. Basit bir bungalow'a 500 B vermek suretiyle burada bir gece kaldik. Ko Samet'den hezimetinden sonra vakit kaybetmeden Tayland'in incisi, kuzeydeki, Chiang Mai (CM) sehrine cikmaya karar verdik. Bangkok'dan gece trenine atlayip 12 saatlik bir yolculuktan sonra CM'a ulastik. CM inanilmaz sempatik ve guzel bir sehir. CM'a gelince muhhakkak cevredeki dag koylerini gezmek, fil safari yapmak ve Thai yemek kursu almak lazim. Dun hayatimizin en enteresan ve eglenceli tecrubelerinden biri olan Thai yemek kursuna katildik. Hani gelecekte is guc bulamazsak en azindan Thai yemegi pisirip gecinecek kadar ogrendik bu isi. Saka bir yana, bu kursu almadan Thai mutfagini anlamak mumkun degil. Bu kursun en onemli ozelliklerinden biri sabah gidip gerekli malzemeleri pazardan hocayla beraber alip, sebzeleri, baharatlari bizzat yerinde gorup ogrenmek. Buraya gunun birinde yolunuz duserse bu kursu kesinlikle tavsiye ediyoruz (Siam Kitchen bu is icin bizim tercihimiz oldu ve cok memnun kaldik).

CM'dan cevredeki diger sehirlere gecip buralardaki kucuk kabileleri gorecegiz ilerleyen gunlerde. Bir diger dusuncemiz de Burma'ya (Myanmar) gecmek ama, bazi maddi, fiziki ve politik problemleri analiz etmek gerek.

Bizi mailsiz birakmayan, yazan dostlara binlerce tesekkur, sizleri hep yanimizda hissediyoruz. Yazamayanlarindan canlari sagolsun.

Hasretle...

Alim & Rachel ERGINOGLU


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlariniz alinir!